Masallar, olağanüstü olaylara ve kişilere yer verilen, aslında yaşanmamış olan yazılı edebiyat türüne verilen addır. Masallarda yer ve zaman belirsizdir. Niteliği ne olursa olsun masallarda geçen her şey hayal ürünüdür. Olaylara dayalı kurmaca metinlerdir ve çoğunlukla mutlu sonla biterler.

Masallar, "serim, düğüm ve çözüm" olmak üzere üç bölümden oluşur. Serim bölümünde genelde tekerlemelerle giriş yapılır, baş kahraman tanıtılır ve konu verilir. Düğüm bölümünde baş kahramanın başından geçen türlü olaylar anlatılır. Yaşanan olaylar, çözüm bölümünde bir sonuca bağlanarak anlatılmak istenilen noktaya getirilir. Dünya edebiyatında, Avrupa'da masalın temellerini Fransız sanatçı La Fontaine atmıştır. Danimarka edebiyatında ise Andersen öne çıkmıştır.

Küçük kibritçi kız, soğuk bir Noel arefesi akşamı caddede kutu ile kibrit satarak para kazanmaya çalışıyordu. O soğuk havada insanlar eğlenirken, küçük kız ailesine yardım etmek için her geçen kişiye kibrit satmak istemiş ancak o gece hiç kibrit satamamıştı. Havanın çok soğuk olması ve kızın yorgun oluşu onu yıldırmamıştı. Birazcık ısınmak için iki ev arasındaki bir aralığa girmiş, uykusu gelmiş ve dalmıştı. Çocukluğunu huzurlu bir şekilde yaşamak, iyi bir evde oturmak ve yoksulluk çekmemek gibi hayalleri vardı. Her hayale daldığında mutlu olmuş ve ısınmak için her seferinde bir kibrit daha yakmıştı. Orada hayallere daldığını üvey annesinin ve babasının anlamayacağını düşünen küçük kız, hayaller kurmaya devam etti. Elinde sadece son bir kibrit kutusu kalmıştı. Bu durumu fark edince ne yapacağını şaşırmış ve korkmuştu. Ölmüş büyükannesinden yardım istemek için ona seslenmeye başladı. Kibritin alevinde büyükannesini görmüş ve onun sesini işitir gibi olmuştu. Çok hızlı yağan kar, küçük kibritçi kızın üstünü örtmüştü. Küçük kız donmuş bir şekilde olduğu yerde kalmıştı. Büyükannesi elini uzatarak küçük kibritçi kızı yanına almıştı.

Eğlenceyi ve saz çalmayı çok seven bir ağustos böceği varmış. Bu ağustos böceği, yaz boyunca sürekli saz çalar ve şarkı söylermiş. Sıcak günler bitmiş, kış ayları gelmiş. Ağustos böceği artık şarkı söyleyemez hale gelmiş. Soğuktan çok üşümüş ve karnı da çok acıkmış. Ama hiç yiyeceği yokmuş. Kış ayları için hiç hazırlık yapmamış. Çalışkanlığı ile bilinen küçük komşusu karınca ise tüm yazı kış hazırlığı yaparak geçirmiş. Ağustos böceği, karınca komşusundan yiyecek istemek için kapısını çalmış. Ağustos böceği çok aç olduğunu, yiyecek yemeği olmadığını ve ödünç yemek istediğini, ağustos ayında aldığını geri ödeyeceğini söylemiş. Karınca bunun karşılığında ağustos böceğine bütün yaz boyunca ne yaptığını sormuş. Ağustos böceği de bütün yaz saz çalıp şarkı söylediğini, kış için hiç hazırlık yapmadığını söylemiş. Karınca bu cevap karşısında çok sinirlenmiş ve "Demek bütün bir yaz boyunca saz çalarak, şarkı söyledin. Şimdi de git oyna o zaman" diyerek kapıyı ağustos böceğinin yüzüne kapatmış.

Bir zamanlar cimri bir adam yaşarmış. Bir gün bütün mallarını altınla değiştirmiş. Aldığı altınları bir çuvala doldurup gidip bir ağacın dibine toprağa gömmüş. Altınlarını düşünmekten gözüne uyku girmezmiş. Gece gündüz demeden gider, toprağı kazar ve altınlarını bir bir sayarmış. Oradan geçen biri olanları uzaktan görmüş. Bakmış ki bu iş her gün tekrarlanıyor, adamın cimri olduğunu ve durumu hemen anlamış. Bir zaman sonra bizim cimri yine toprağı kazmış ama altınları yerinde görememiş. Uzun zamandır cimriyi gözleyen adam dayanamamış ve cimriye ne olduğunu sormuş. Cimri de altınlarının yok olduğunu, çalındığını söylemiş. Adam da bunun üzerine cimriye dönerek "Altının ha var ha yok. Harcamadıktan ve altını kullanmadıktan sonra bir taş al, altının yerine taşı göm" demiş.

Masallar, hem eğitici hem de eğlendirici metinlerdir. Çocuklara hayatın zorlukları, ahlaki değerler ve sosyal normlar hakkında dersler verirken, aynı zamanda onların hayal gücünü geliştirir. Masallar, geçmişten günümüze kadar gelen kültürel mirasın önemli bir parçasıdır ve her nesilde aynı ilgiyle okunmaya devam etmektedir.